“Bir lokmayı kırk kere çiğne” öğüdünü çocukluğumuzdan beri duyarız. Ama çoğu zaman bunu sadece bir abartı, büyüklerin bize yemek yedirme çabası sanırız. Oysa son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyor ki çiğneme süremiz, beynimizin “artık doyduk” sinyallerini alma hızımız ve yeme davranışlarımız üzerinde düşündüğümüzden çok daha büyük bir etkiye sahip. Peki gerçekten bir lokmayı uzun uzun çiğnemek, hem sağlığımızı hem de kilomuzu kontrol altına almada bize yardımcı olabilir mi? Gelin, deneylerden çıkan sonuçlara birlikte göz atalım.
Doygunluk Sinyalleri Nasıl Çalışır?
Yemek yediğimizde doygunluğu hissetmemizin temelinde beynimizdeki hipotalamus bölgesi yer alıyor. Yemekle birlikte mide genişlemeye başlıyor, bağırsaklardan hormonlar salgılanıyor, kan şekeri yükseliyor ve tüm bu bilgiler beyine gidiyor. Beyin ise bir noktada “artık yeter” mesajını gönderiyor.
Ama işin ilginç tarafı şu: Bu süreç anında gerçekleşmiyor. Bir şeyler yemeye başladığımızda, beynimizin doygunluk hissini tam anlamıyla algılaması için yaklaşık 15-20 dakikalık bir gecikme söz konusu. Yani biz hızlı hızlı yerken beynimiz henüz yetişememiş oluyor. Bu nedenle de “daha doymadan fazladan kalori almak” işten bile değil.
Çiğneme Süresi ve Bilimsel Çalışmalar
Son 20 yıldır yapılan çok sayıda deney, çiğneme süresinin doygunluk algısını etkilediğini ortaya koyuyor.
- Bir klinik çalışmada, katılımcılardan aynı porsiyon yemeği farklı çiğneme hızlarıyla yemeleri isteniyor. Bir grup lokmaları ortalama 15 kez çiğnerken, diğer grup 40 kez çiğniyor. Sonuçta 40 kez çiğneyenlerin toplam kalori alımlarının yaklaşık %12 daha düşük olduğu gözlemleniyor.
- Başka bir araştırmada, çiğneme sayısının artırılmasıyla birlikte, katılımcıların “tokluk hormonu” olarak bilinen GLP-1 ve CCK seviyelerinin yükseldiği, iştahı artıran ghrelin hormonunun ise daha düşük seyrettiği saptanıyor. Yani daha uzun süre çiğnemek, doğrudan biyolojik olarak da tokluk hissini destekliyor.
- Çin’de yapılan deneysel bir çalışmada, 16 genç yetişkin aynı öğünü iki farklı şekilde tüketiyor: hızlı çiğneyenler yemeği yaklaşık 8 dakikada, yavaş çiğneyenler ise 20 dakikada bitiriyor. Yavaş çiğneyen grup, öğün sonunda daha az acıkıyor ve sonraki öğünde de daha düşük kalori alıyor.
Bu noktada akla şu soru geliyor: “Çiğnemek sadece mideyi mi kandırıyor, yoksa gerçekten beyin üzerinde bir etkisi var mı?” Yanıt net: Evet, beyin kimyasal olarak da farklı sinyaller alıyor.
Çiğnemenin Duyusal Boyutu
Çiğneme yalnızca mekanik bir hareket değil; aynı zamanda beynin ödül merkezini de ilgilendiriyor. Yavaş çiğnediğimizde tat duyusu daha uzun süre uyarılıyor, yiyeceklerin aromasını daha çok hissediyoruz. Bu da hem yeme deneyimimizi uzatıyor hem de küçük porsiyonlarla tatmin olmamızı kolaylaştırıyor.
Bunu şöyle düşünün: Bir dilim pastayı iki dakikada yerseniz, damağınız o lezzeti farkına varmadan yutmuş olur. Ama lokmaları yavaş yavaş çiğnerseniz, o tat uzun süre ağızda kalır. Dolayısıyla ikinci dilime olan isteğiniz de azalır. Yani “doygunluk” sadece mide değil, duyusal tatminle de ilişkili.
Çiğneme Süresi ve Obezite İlişkisi
Obezite üzerine yapılan epidemiyolojik araştırmalarda, hızlı yiyen bireylerin kilo alma riskinin belirgin şekilde daha yüksek olduğu gösteriliyor. Japonya’da 3.000’den fazla yetişkin üzerinde yürütülen bir çalışmada, “çok hızlı yiyenlerin” obez olma riskinin yaklaşık iki kat fazla olduğu saptanmış.
Bir diğer meta-analizde ise, hızlı yemek yemenin sadece kilo artışı değil; insülin direnci, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom ile de bağlantılı olduğu öne sürülüyor. Bunun nedeni, hızlı yemek yendiğinde vücudun kan şekeri regülasyonunu sağlamakta zorlanması.
Çiğnemenin Sindirime Etkisi
Beslenme açısından bir başka önemli nokta da sindirim. Çiğneme süresi uzadıkça yiyecekler mekanik olarak daha iyi parçalanıyor. Bu da mide ve bağırsakların işini kolaylaştırıyor, besinlerin biyoyararlanımı artıyor. Örneğin nişastalı besinler ağızda daha uzun süre tutulduğunda tükürükteki amilaz enzimi onları parçalamaya başlıyor. Bu, hem sindirimi rahatlatıyor hem de kan şekerinde daha dengeli bir artış sağlıyor.
Günlük Yaşamda Ne Yapabiliriz?
Bilimsel bulgular açıkça gösteriyor ki daha uzun süre çiğnemek hem kilo kontrolüne hem de metabolik sağlığa katkı sağlıyor. Peki bunu hayatımıza nasıl dahil edebiliriz?
- Farkındalıkla Yemek: Telefonu kenara koyun, televizyonu kapatın. Sadece önünüzdeki tabağa odaklanın.
- Lokmaları Küçültmek: Büyük lokmalar çiğneme süresini kısaltıyor. Daha küçük parçalar halinde yemek, otomatik olarak çiğnemeyi uzatır.
- Her Lokmayı Saymak: Özellikle başlangıçta bir lokmayı 20-30 kez çiğnemeyi deneyin. Zamanla bu alışkanlık doğal hale gelir.
- Yemek Süresini Uzatmak: Bir öğünü en az 20 dakika sürdürmeye çalışın. Bu süre beynin doygunluk sinyallerini yakalaması için kritik.
- Bol Su İçmek: Lokmalar arasında su içmek hem sindirime yardımcı olur hem de yavaşlamayı sağlar.
Çiğneme ve Kültürel Perspektif
Aslında yavaş yemek, bizim kültürümüzde de hep vardı. Aile sofralarının uzun uzun sürmesi, yemeklerin sohbet eşliğinde tüketilmesi… Bunlar sadece sosyalleşme değil, aynı zamanda daha sağlıklı bir beslenme davranışıydı. Günümüzde ise hızlı yaşam temposu, fast-food kültürü ve ekran başında atıştırmalar bizi hızlı yemeye itiyor. Oysa bilim, atalarımızın bu alışkanlıklarının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha doğruluyor.
Sonuç
Çiğneme süresi, düşündüğümüzden çok daha önemli. Beynimizin doygunluk sinyalleriyle uyumlu bir şekilde çalışıyor, hormonlarımızı etkiliyor, sindirimi kolaylaştırıyor ve kilo kontrolünü destekliyor. Basit gibi görünen bu alışkanlık, aslında sağlıklı yaşamın gizli anahtarlarından biri.
Yani gerçekten de “bir lokmayı kırk kere çiğne” öğüdü sadece bir söz değil, bilimsel dayanağı olan bir yaşam kuralı. Bugünden itibaren sofraya oturduğunuzda, çatalınızı bir kenara bırakıp yemeğinizi yavaşça çiğnemeyi deneyin. Hem mideniz hem de beyniniz size teşekkür edecek.
Dyt. Melina Ezgi Tosun
Kaynakça
- Zhu, Y., & Hollis, J. H. (2014). Chewing thoroughly reduces eating rate and postprandial food intake in normal-weight and overweight/obese adults. Journal of the Academy of Nutrition and Dietetics, 114(5), 753-761.
- Li, J., et al. (2011). Chewing attentively reduces later snack intake in lean young adults. Appetite, 57(2), 357–360.
- Ohkuma, T., et al. (2015). Eating speed and obesity risk: systematic review and meta-analysis. BMJ Open, 5(1), e008154.
- Andrade, A. M., Greene, G. W., & Melanson, K. J. (2008). Eating slowly led to decreases in energy intake within meals in healthy women. Journal of the American Dietetic Association, 108(7), 1186–1191.
- Kokkinos, A., et al. (2010). Eating slowly increases the postprandial response of the anorexigenic gut hormones, peptide YY and glucagon-like peptide-1. Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 95(1), 333–337.
Kaynak: Bihaber.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun
Bir Cevap Yaz