«
  1. Anasayfa
  2. Sağlık
  3. Yeme Bozukluğunu Fark Etmek: Tetikleyici Anlarla Yüzleşmek

Yeme Bozukluğunu Fark Etmek: Tetikleyici Anlarla Yüzleşmek

Yeme Bozukluğunu Fark Etmek: Tetikleyici Anlarla Yüzleşmek

Bazen en çok konuşmamız gereken konular, aslında defalarca konuşulmuş olanlardır. Çünkü hayatın içinde o kadar sık karşımıza çıkarlar ki, yeniden hatırlamaya ihtiyaç duyarız. Yeme bozukluğu da bunlardan biri. Daha önceki yazılarımdan birinde bu konuyu detaylıca ele almıştım. Yeme bozukluğunun ne olduğunu, nasıl tanımlandığını, kişinin yaşamına nasıl yansıdığını uzun uzun konuşmuştuk. Bugün ise biraz daha farklı bir noktaya, yani “tetikleyicilere” odaklanmak istiyorum. Çünkü sizlerden gelen soruların çoğu şu yönde oluyor: “Ne zaman tetiklendiğimi nasıl anlayacağım?”, “Bunu fark ettiğimde ne yapmalıyım?”, “Kontrolü nasıl sağlayabilirim?”

İşte bu yüzden, bu yazıda yeme bozukluğunu yeniden hatırlayacak, ardından tetikleyici anlarla nasıl yüzleşebileceğimizi konuşacağız.

Yeme Bozukluğu Nedir?

Daha önceki yazımda da detaylı bir şekilde anlattığım gibi, yeme bozukluğu kişinin yemekle olan ilişkisinin sadece fiziksel açlıkla değil; duygu, düşünce ve davranışlarla da şekillenmesidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Psikiyatri Derneği (APA), yeme bozukluklarını ciddi psikiyatrik rahatsızlıklar grubuna dahil eder. Çünkü bu durum yalnızca beden sağlığını değil, kişinin ruhsal bütünlüğünü de derinden etkiler.

Bugün ise bu tanımı bir kez daha hatırlattıktan sonra, özellikle “hangi anlarda tetikleniyoruz, bu tetikleyiciler nasıl fark edilir?” sorusuna odaklanacağız.

Ülkemizde Dış Görünüşe Odaklı Yorumlar

Ülkemizde ne yazık ki insanlar, çoğu zaman hiç tereddüt etmeden başkalarının bedenine dair yorum yapabiliyor. “Çok güzelsin ama biraz şişmansın”, “Yüzün çok güzel, keşke biraz zayıflasan”, “Bu göbek ne, kaç aylık hamilesin?”, “Biraz yemek yesene, kemiklerin sayılıyor”… İşte bu tür cümleler, aslında farkında olmadan yeme bozukluklarının tetikleyicisi olabiliyor. Çünkü biz, söylediğimiz bir sözün karşı tarafta nasıl bir etki yaratabileceğini çoğu zaman bilemiyoruz. Belki o yorum yüzünden biri günlerce yemek yemiyor, belki aynaya baktığında kendini değersiz hissediyor ya da saatlerce ağlıyor. Toplum olarak dış görünüşe fazlasıyla odaklandığımız için, bu tetikleyicilerle gün içinde defalarca karşılaşabiliyoruz. Oysa en temelinde hatırlamamız gereken şey şu: Her beden farklıdır ve söylenen her söz, sandığımızdan çok daha derin bir yara açabilir. Bu nedenle daha bilinçli, daha özenli ve empatiyle yaklaşan yorumlar yapmayı öğrenmek, hem bireysel hem toplumsal iyileşme için büyük bir adımdır.

Yeme Bozukluğu Çeşitleri

  • Anoreksiya Nervoza: Kişi çok düşük kiloya rağmen kendini kilolu görür, yemekten kaçınır, kontrolü açlıkla sağlamaya çalışır.
  • Bulimiya Nervoza: Tıkanırcasına yeme atakları, ardından kusma veya telafi edici davranışlarla kendini gösterir.
  • Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu: Kontrolsüz yemek yeme vardır, ancak kusma veya telafi etme davranışı yoktur. Suçluluk ve utanç sık görülür.
  • Ortoreksiya: Henüz resmi tanı kategorisinde olmasa da sağlıklı beslenmeye takıntı derecesinde odaklanmayı ifade eder.
  • OSFED: Belirli bir kategoriye girmeyen ama sağlığı bozan yeme davranışlarını kapsar.

Beden Algı Bozukluğu: Aynadaki Çarpık Görüntü

Yeme bozukluklarının en sık eşlik ettiği durumlardan biri de beden algı bozukluğudur. Beden algı bozukluğu yaşayan kişiler, aynaya baktıklarında gerçekte olmayan kusurlar görürler. Örneğin son derece sağlıklı bir kiloda olmalarına rağmen kendilerini “şişman” görebilirler ya da bedenlerinin belirli bir bölgesine takıntı derecesinde odaklanabilirler.

Bu bozukluk, yalnızca fiziksel bir algı sorunu değil; kişinin özgüvenini, sosyal ilişkilerini ve günlük işlevselliğini de doğrudan etkiler. Öyle ki, dışarı çıkmaktan kaçınmak, sürekli aynı kıyafetleri giyerek vücudu gizlemeye çalışmak ya da saatlerce aynanın karşısında kendini incelemek bu durumun tipik belirtilerindendir.

Beden algı bozukluğu, çoğu zaman yeme bozukluklarını tetikler ya da tam tersi, yeme bozukluğunun bir sonucu olarak ortaya çıkar. Kişi ne kadar kilo verirse versin, aynada hâlâ kendini “yeterince iyi” göremeyebilir. İşte bu kısır döngü, kişinin ruhsal dünyasını daha da zorlar.

Toplumsal baskılar, sosyal medyadaki “ideal beden” dayatmaları ve sürekli yapılan dış görünüş yorumları da bu algı bozukluğunu besleyen en önemli faktörler arasındadır. Bu yüzden yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de farkındalık yaratmak kritik öneme sahiptir.

Tetikleyiciler: Yeme Bozukluğunu Hangi Anlar Ateşler?

  • Trafikte yaşanan bir tartışma: Kontrol kaybı hissi → yemekle kontrolü sağlama isteği.
  • Partnerden beklenen ilgiyi görememek: Duygusal boşluğu yemekle doldurma veya iştahı kapatma.
  • Ebeveyn onayını alamamak: Çocuklukta içselleştirilen bu ihtiyaç, yetişkinlikte yeme davranışına dönüşebilir.
  • Başarısızlık hissi: “Yeterince iyi değilim” düşüncesi, kimi zaman aşırı yeme, kimi zaman açlıkla cezalandırma olarak yansıyabilir.

Farkındalık: En Büyük Adım

İlk adım, “Ne zaman tetiklendiğimi fark ediyorum?” sorusunu kendine sorabilmektir.

  • Gerçekten aç mıydım, yoksa duygusal bir boşluğu mu doldurmaya çalıştım?
  • Hangi olaydan sonra bu his geldi?
  • Tetikleyicilerim arasında ortak bir nokta var mı?

Bu sorular, kişinin kendini daha iyi tanımasına ve döngüyü fark etmesine yardımcı olur.

Yeme Bozukluğuyla Mücadelede Profesyonel Destek

Yeme bozukluğu “birkaç tavsiye ile” çözülecek kadar basit değildir. Diyetisyen, psikiyatrist ve psikolog iş birliği gerekir. Çünkü mesele sadece beslenme değil, aynı zamanda duygu düzenleme, özgüven, benlik algısıdır.

  • Diyetisyen: Sağlıklı bir beslenme planı oluşturur, bedeni yeniden dengelemeye yardımcı olur.
  • Psikiyatrist: Gerektiğinde ilaç tedavisi ile ruhsal sürece destek verir.
  • Psikolog/Terapist: Tetikleyicilerin fark edilmesi, sağlıklı baş etme yöntemlerinin geliştirilmesi için terapi sürecini yürütür.

Son Söz

Yeme bozukluğu, çoğu zaman yemekle ilgili değil; kendinle kurduğun ilişkiyle ilgilidir. Asıl mesele yemek değil, yemeğin temsil ettiği şeydir: kontrol, sevgi, onay, değer, özgüven…

En büyük adım, tetikleyici anı fark etmektir. Yani yemek yemeye seni neyin ittiğini ya da iştahını tamamen neyin kapattığını anlamaktır. Bunu fark ettiğinde artık döngüyü kırmak için ilk taş yerinden oynamış olur.

Yeme bozukluğu yaşayan herkesin şunu bilmesi gerekir: Yalnız değilsiniz. Bu bir “ayıp” değil, bir sağlık sorunudur. Ve tıpkı diğer sağlık sorunları gibi, profesyonel destekle aşılabilir. Burada özellikle altını çizmek gerekir ki; sürecin en az hasarla idare edilip atlatılabilmesi için bir psikolog ve bir diyetisyenle birlikte çalışmak son derece önemlidir. Multidisipliner bir yaklaşım, hem bedensel hem de ruhsal iyileşmeyi mümkün kılar.

Dyt. Melina Ezgi Tosun

Kaynakça

  1. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5). Washington, DC: APA Publishing; 2013.
  2. World Health Organization. Eating Disorders. WHO Fact Sheets, 2024.
  3. Treasure J, Duarte TA, Schmidt U. Eating disorders. Lancet. 2020;395(10227):899-911.
  4. Fairburn CG. Cognitive Behavior Therapy and Eating Disorders. Guilford Press; 2008.
  5. Arcelus J, Mitchell AJ, Wales J, Nielsen S. Mortality rates in patients with anorexia nervosa and other eating disorders. Arch Gen Psychiatry. 2011;68(7):724-731.
  6. Veale D, Neziroglu F. Body Dysmorphic Disorder: A Treatment Manual. Wiley; 2010.

Kaynak: Yeme Bozukluğu

Bir Cevap Yaz

Hbr HD Hakkında

avatar

Hbr HD

Magazin, sağlık, teknoloji, siyaset, spor, son dakika, haber, yerel haber, ulusal haber ve fazlası!

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *